Hasçelik Finans Müdürü Gülay Özgen ile Röportaj 

Kendi yolunu çizen ve her adımını kararlılıkla atan Gülay Özgen ile buluştuk… Röportajımızda, onun bu başarı hikayesini yakından tanıma fırsatı bulduk. 

Sizi kısaca tanıyabilir miyiz? 

1983 İstanbul doğumluyum, 42 yaşındayım. 22 Ağustos 2022’den beri Hasçelik’te Finans Müdürü olarak görev yapıyorum. İş hayatımda 19. yılımdayım. Hayatım hep kolay olmadı, pembe bulutların içinde büyümedim. Bu durum beni geleceğe güçlü bir şekilde hazırlanmamı sağladı. 

Hem Ablayım, Hem Küçük Anne 

Büyük ablayım ve evin en büyük kızıyım. Benden 10 yaş küçük bir kız kardeşim var. Onun doğduğu ilk yıllarda ona küçük bir anne gibi yaklaştım. Çocukken kardeşim benim için bir sorumluluktu, ama zamanla en yakın arkadaşım oldu. Bugün, 42 yaşında olmama rağmen genç hissetmemin en büyük sebeplerinden biri o. Arkadaş çevrelerimiz bile iç içe. Buluşmalarda arkadaşlarım, “Gülşah da gelecek değil mi?” diye soruyor. Aynı şekilde onun arkadaşları da benim gelmemi istiyor. Böylece hem genç enerjiden besleniyorum hem de aile yapımızın canlı ve dinamik kalmasını sağlıyoruz. 

İstanbul'da Okuyacaksın! 

Marmara Üniversitesi İktisat mezunuyum. Üniversiteye hazırlanırken puanım İstanbul dışındaki üniversitelere yetiyordu. Babam, otur bir yıl daha hazırlan ve İstanbul’u kazan,” dedi. O zaman itiraz etmedim, ama bugün olsa belki o riski alamazdım. Çünkü hayat her zaman planladığımız gibi gitmeyebilir. Ama o günlerde stresle daha iyi başa çıktığımı fark ettim. Tekrar hazırlanıp Marmara Üniversitesi’ni kazandım. 

Yanlış Kampüs Şoku! 

Sonuçlar açıklandığında ailece bilgisayar başına geçtik. Ekranda “Marmara Üniversitesi İktisat” yazısını görünce çok sevindik. Sonra ekranı biraz daha aşağı kaydırdım: “Bahçelievler Kampüsü.” Şok oldum! Göztepe zannederek yazmıştım, ama Bahçelievler çıkmıştı. 

O dönem sosyal medya yok, internet sınırlı. Şimdi gençler çok şanslı, istedikleri bilgiyi tek tıkla öğrenebiliyorlar. Ben ise 4 yıl boyunca Kartal’dan Bahçelievler’e gidip geldim. Ama o dönemin en çalışkan öğrencilerinden biriydim. Amfide hep en önde otururdum. 4 yılda sadece 4 gün devamsızlık yaptım, o da gerçekten hasta olduğum için 😊 

Yollar, Kendimi Dinleme Alanım 

Yolda vakit geçirmekten hiç şikayet etmem. İş seyahatleri, sosyal hayat, yolculuklar beni rahatsız etmez, aksine keyif vericidir. Çünkü yolda olmak, kendimi dinlememi sağlar. Yoğun hayat temposunda, bu anlar benim için paha biçilemez. 

Sabah evden çıkarken, arabama bindiğimde güne her zaman bir “şükür” enerjisiyle başlarım. Sağlıklı olduğumu, yeni bir güne başladığımı hissederim. Ardından güzel bir müzik açarım ve işe gitmeden önce kendimi rahatlatırım. Akşam da aynı şekilde müzikle günün stresini atarım. Ama bazı günler tamamen sessizliği tercih ederim. 

Bisiklet, Yürüyüş ve Kahve Tutkusu 

Yazları yürüyüş yapmayı çok severim. Bisiklete binmek benim için vazgeçilmezdir. 6 yaşından beri bisiklete biniyorum ve hala Kartal sahilde sürmeye devam ediyorum. Ama bir şikayetim var! Son iki yıldır sahilde bisiklet kiralama noktaları kaldırıldı. Neyse ki kendi bisikletim var, onunla devam ediyorum. 

İnanılmaz bir Türk kahvesi tutkunuyum. Kahveyi koklayarak içerim. Hatta şirketteki Zeynep Hanım buna çok şaşırır. Tanımadığım bir kafeye gittiğimde, “Fincanı ısıtıp getirebilir misiniz?” diye sorarım. Köpüklü kahve ve ısıtılmış fincan benim için bir takıntı! 

Benim Rota: 11 KM ve Meditasyon 

Yazın belirlediğim bir yürüyüş rotam var. Evden çıkıp 5,5 km yürüdükten sonra Dragos sahilinde bir kafeye gidiyorum. Orada sade Türk kahvesi ve soda içiyorum. O kadar alıştılar ki, sipariş vermeme bile gerek kalmıyor! Yaklaşık 30 dakika dinleniyorum, ardından geri dönüyorum. Böylece toplamda 15 bin adım, yani 11 km yürüyorum. 

Bu yürüyüşler benim için adeta meditasyon. Denize bakmak, ufka dalmak inanılmaz bir dinlenme hissi veriyor. 

Tarih Benim Vazgeçilmezim! 

En çok keyif aldığım şeylerden biri kitap okumak. Tarihe inanılmaz düşkünüm. Bana ansiklopedi verin, hiç sıkılmadan okuyabilirim! Ama en çok tarihi romanları seviyorum, çünkü okurken hayal gücümü harekete geçiriyor. 

Ayrıca kitapları paylaşmayı pek sevmem. Özellikle 4 kez okuduğum “Bay Pipo” kitabı, benim için çok özel. Kitap okumak, benim için sadece bir hobi değil, o dünyada yaşamak gibi. 

İşinizi en çok hangi yönüyle seviyorsunuz? 

Muhasebe Geçmişi, Bütçe Geleceği Planlar. Biz Anı Yönetiyoruz. 

Muhasebe geçmişi kapatır, bütçe geleceği planlar ama finans tamamen anlık sorun çözmektir. Finans, her an değişen ve anlık kararlar gerektiren bir alan, aynı zamanda bu dinamizm bana çok büyük bir keyif veriyor.   

Risk, Heyecan ve Stres Bir Arada Ama Bu İşin Tadını Çıkarıyorum 

Anı yaşamak, stresi yönetmek, hızlı kararlar almak… Elbette motivasyonumun düştüğü anlar oluyor ama finansın doğasındaki bu hareketlilik, benim gerçekten keyif aldığım şey. Hem heyecan verici hem de zorlu, ama işin tadını çıkarıyorum.  

İnsanlara Tebessüm Etmek En Kolay ve Bedava Şey 

Girdiğim her ortama selam vermeye, insanlarla göz teması kurmaya çalışırım. Günaydın demek, tebessüm etmek, basit ama çok etkili bir şey. İnsanlara bir tebessüm, onlara ne kadar değer verdiğinizi gösteriyor.  

Zaman İçinde Bu Tavrının İnsanları Değiştirdiğini Gözlemledim 

İlk başlarda günaydın dediğimde tepki alamadığım çok oldu ama zamanla karşılık almaya başladım. İnsanlar çoğunlukla çalışmaktan başlarını kaldırmıyordu, ama şimdi birçoğu selam veriyor. İnsanlar, her an koşturma içinde, başlarını kaldırmaya fırsat bulamıyordu ama bu küçük değişim, ofis ortamını gerçekten pozitif bir hale getirdi. 

İş ve Özel Hayatı Dengelemek Şart 

Günümüzün çoğu iş yerinde geçiyor. Eğer işte kötü bir gün geçirdiyseniz, o enerjiyi eve taşımak haksızlık olur. Özel hayatın ve işin birbirine karışmaması gerekir. İş ve özel hayatın birbirine zarar vermemesi için bu dengeyi kurmalıyız. 

Özellikle Yemek Molalarını İşten Arındırmaya Çalışıyorum 

Öğle yemeğinde iş konuşulmaması gerektiğine inanıyorum. Bazen takım arkadaşlarım yemek yerken işle ilgili konuşmaya başlıyorlar, ben de espriyle ‘Ben yan masaya geçiyorum’ diyorum. Çünkü yemek, biraz da dinlenmek için bir fırsat olmalı. O yüzden o süreyi tamamen işten uzak tutmak daha sağlıklı. 

İşin İçindeysem, Gerçekten Oradayım 

Eğer bir işi yapacaksam, tamamen içinde olmalıyım. Yarım yamalak yapılan iş beni tatmin etmez. İşimi seviyorum ve bu meslek için doğduğumu hissediyorum. Gerçekten işin içinde olduğumda, her şeyin en iyisini yapmaya çalışırım. Bu benim için bir tutku. 

Her gün işe gelirken sizi motive eden en önemli şey nedir? 

Her Yeni Güne Sağlıklı Başlamak En Büyük Motivasyonum 

Benim için en büyük motivasyon sağlık. 2024 yılında ciddi sağlık sorunları yaşadım. Küçük bir trafik kazası geçirdim, düştüm, dizimde çökme oldu, yanıklar yaşadım. Bu süreç bana sağlığın değerini daha da iyi öğretti. Ama aslında yıllardır sabahları beni motive eden şey hep aynı: Uyandığımda, "Bugün de sağlıklı başladım" diyebilmek. 

Sağlık, Sahip Olduğumuz En Büyük Değer 

Bir arkadaşım var, 10 yılı aşkın süredir tanıyorum. Görme engelli ama doğuştan görme engelli değil. 3 yaşındayken bisikletten düştü ve zamanla görme yetisini kaybetti. O, Boğaziçi mezunu, üst düzey yönetici bir isim. Hayatına devam edişi, mücadelesi bana her gün şunu hatırlatıyor: Sağlık, sahip olduğumuz en büyük değer. Kaybettiğinizde, en basit şeylerin bile ne kadar kıymetli olduğunu anlıyorsunuz. 

Günlük Yaşamda Basit Şeylerin Kıymeti 

Düşünsenize, bugün saçımı kendim tarayabiliyorum, yürüyebiliyorum, nefes alıyorum, renkleri görebiliyorum, kimseye muhtaç olmadan yaşayabiliyorum. Bu benim için inanılmaz bir motivasyon kaynağı. Elbette gün içinde moral bozan şeyler oluyor ama bakış açınızı değiştirince bunlar sizi yıkmıyor. 

Zor Günler ve Azimle İyileşme Süreci 

Zor günler geçirdim. Kazadan sonra uzun süre yürüyemedim, ailem taşıdı. Kendi başıma yapabildiğim şeyleri yapamamaya başladım. Doktorlar ameliyat dedi, pes etmedim, çözüm aradım. Ve sonunda ameliyatsız bir şekilde iyileştim. O süreçte şunu öğrendim: Hayatta sizi zorlayan şeyler olacak ama bir lastik gibi esnek olmalısınız. Sizi aşağı çekecekler, baskı yapacaklar ama siz kendinizi yukarıya fırlatmalısınız. 

Hayatın Döngüsü ve Anı Değerlendirmek 

Hayatta ne iyi günler ne de kötü günler sonsuza kadar sürer. Her şey bir döngü içinde devam eder. Önemli olan, anın kıymetini bilmek. Bugün yapabildiklerimizi, ilerleyen yaşlarda yapamayacağız. O yüzden her sabah uyandığımda en büyük motivasyonum şu oluyor: "Bugün de sağlıklıyım, bugün de ayaktayım. O zaman hayata kaldığım yerden devam!" 

Takım arkadaşlarınız sizin için ne ifade ediyor? 

Üçlü Sac Ayağı Gibi 

Takım arkadaşlarım benim için tam anlamıyla bir sac ayağı. Üçlü bir yapı düşünün: Biri benim, biri takım arkadaşlarım, biri de ekibim. Evet, sac ayağının bir tanesi eksik olsa belki hala ayakta durabilir ama o tarafa baskı yaparsanız eğilir, düşer. Biz de ekip içinde birbirimizi dengeleyerek, destek olarak ayakta kalıyoruz. 

Sac Ayağı Tamamlanmalı 

Bu üçlü sac ayağından biri eksildiğinde mutlaka bir eksiklik hissedilir. Ama biz ekip olarak bunu hızla tamamlayabiliyoruz. Umarım dışarıdaki diğer iş yerlerinde çalışanlar da bizim kadar şanslı olur. Ama iş hayatında bu dengeyi sağlamak gerçekten zor. 

Gerçekten Şanslıyım 

Bunu sadece şu an burada çalıştığım için söylemiyorum, içtenlikle söylüyorum: Takımımızda müthiş bir uyum var. Muhasebe müdürümüzden avukatımıza kadar herkes birbirine destek oluyor, öneriler getiriyor, birbirimizi tamamlıyoruz. 

Hasçelik’te Kadın Yönetici Sayısı Artıyor 

2022 Ağustos’ta Hasçelik’e katıldığımda kadın çalışan sayısı oldukça düşüktü, hele kadın yönetici neredeyse yoktu. Ama bugün baktığımda, kadın yönetici sayısının arttığını görmek beni inanılmaz mutlu ediyor. Benden sonra bu zincire katılan birçok isim oldu ve bu gelişim beni gururlandırıyor. 

İletişimi Güçlü Bir Ekip 

Herkes birbirine destek oluyor, bilgi paylaşıyor, yardımlaşıyor. Özellikle kadın çalışanlar arasında bu dayanışmayı görmek çok kıymetli. Farklı lokasyonlarda olmamıza rağmen bir araya geldiğimizde samimi ve güçlü bir bağımız olduğunu hissediyoruz. 

Mesleğinize yeni adım atan kişiler için hangi tavsiyelerde bulunursunuz? 

Sabır ve Çalışmak: Başarının Anahtarı 

İş hayatında en önemli şey sabır. Ama bu, yerinde saymak anlamına gelmiyor. Kendini sürekli geliştirmen lazım. Çalışmak, çalışmak ve yine çalışmak! Büyük başarı hikayelerine bakarsanız, hepsinin arkasında disiplin ve azim var. 

Dinlemeyi Öğrenin, Taklit Edin, Deneyim Kazanın 

Yeni bir işe başlayan birinin yapması gereken en önemli şeylerden biri dinlemek. Çocuklar konuşmayı nasıl öğreniyor? Dinleyerek ve taklit ederek. Siz de iş hayatına başlarken önce dinleyin, sonra gözlemleyin ve en iyileri taklit edin. Hata yapmaktan korkmayın, çünkü düşmeden yürümeyi öğrenemezsiniz. 

Tek Tuşla Bilgiye Ulaşabiliyorsunuz, Değerlendirin! 

Eskiden bilgiye ulaşmak için kütüphanelere giderdik, saatlerce araştırma yapardık. Şimdi her şey tek tuşla elinizin altında. Yeni nesil yapay zeka, sosyal medya, yabancı diller... Kendinizi geliştirmek için bu fırsatları değerlendirin. 

Hem Çalışın Hem Kendinize Vakit Ayırın 

Hayatın her döneminde farklı fırsatlar var. İşe yeni başladığınızda vaktiniz bol ama paranız az, ilerleyen yıllarda paranız olacak ama enerjiniz ve zamanınız azalacak. O yüzden her yaşın güzelliğini yaşayın. Kendinizi geliştirin ama sosyal hayatınızı da ihmal etmeyin. 

Sormaktan Çekinmeyin! 

Yeni başlayanlar genelde soru sormaktan çekiniyor. ‘Acaba bilmiyor sanırlar mı?’, ‘Başarısız mı görünürüm?’ gibi düşüncelere kapılabiliyorlar. Oysa ki öğrenmenin en etkili yolu sormak. Önce ekip arkadaşlarınıza sorun, olmadı yöneticinize gidin ama mutlaka sorun! 

Başınızı Kaldırın, Farkındalığınızı Artırın 

İşe gelen birçok kişi yere bakarak yürüyor, asansörde göz teması bile kurmuyor. Kafanızı kaldırın, çevrenize bakın, farkında olun. İş yerinde de bilgisayar başında sürekli çalışamazsınız. Arada bir durup etrafa bakın, bir nefes alın. Farkındalık hayatın her alanında önemli. 

Düşmeden Öğrenemezsiniz 

Hata yapmadan gelişemezsiniz. Birini cam fanusa koyup koruyamazsınız çünkü gerçek dünyada bir gün zorluklarla karşılaşacak. O yüzden insanların düşmesine, hata yapmasına izin vermek lazım. Önemli olan, onların tekrar ayağa kalkmasına yardımcı olmak. 

Sorun Değil, Çözüm Odaklı Olun 

Hayatta her zaman sorun olacak. Ama mesele, o sorunları nasıl çözdüğünüz. Panik yapmadan, durumu değerlendirip çözüm üretmeye odaklanmalısınız. Unutmayın, kriz yönetmek de bir beceridir! 

Hasçelik’teki En Gurur Duyduğunuz An ve Unutamadığınız İş Başarınız 

İlk Büyük Projenin Başarıya Ulaşması 

En çok gurur duyduğum anlardan biri, gerçekten çok zorlu bir projeyle ilgiliydi. Üzerinde tam 6 ay yoğun bir şekilde çalıştık. Bir sabah, yolda gelirken, e-mail geldi ve onaylanmıştı. O an hissettiklerimi anlatmak zor. O kadar yoğun çalıştığımız bir projeydi ki, onay mailini almak bana gerçek bir huzur ve başarı duygusu verdi. O gün arkadaşlarıma söylediğimde bile o anın mutluluğunu paylaştım. 

Finansal Bir Başarı ve Uluslararası Kredi Onayı 

Hasçelik olarak yurtdışından kredi almak bizim sektörümüzde çok zorlayıcı bir süreçtir. Ama biz, Bilecik Çelikhane yatırımımızla ilgili yurtdışından kredi onayını aldık. Bu başarı tüm şirket içinde büyük bir heyecan yarattı. O enerji, Naci Bey'den en alt kademedeki çalışana kadar yayıldı ve hepimizin moralini yükseltti. 

6 Aylık Emek ve Büyük Bir Başarının Zaferi 

Özellikle 6 ay boyunca gece gündüz uğraştığımız projelerimden biri, beni gerçekten çok duygulandırdı ve mutlu etti. Emek harcadığınız her şeyin sonunda başarılı olmanın verdiği his hala içimde.  

O kadar uzun süre kafamda olan, gece gündüz düşündüğüm bir projeydi ki sonunda bu başarıya ulaşmak beni motive etmeye devam ediyor. 

Bugün burada olan birine teşekkür etmek isteseniz, bu kim olurdu ve neden? 

Yavuz Özdil’den Aldığı Liderlik Dersi: İletişim ve Empati 

2012-2013 yıllarında, mali işler uzmanı olarak çalıştığım dönemde, Yavuz Özdil adlı müdürüm bana çok önemli bir liderlik dersi verdi. Bugünkü yönetsel vasıflarımın büyük kısmını ondan aldım. Bu dersi hep anımsarım, her iş görüşmesinde de adını zikrederim. O bana, iş hayatında insanları anlamanın ve doğru iletişim kurmanın ne kadar değerli olduğunu öğretti. 

İletişimde Takdirin ve Eleştirinin Önemi 

Yavuz Bey, bana her zaman takdirin herkesin içinde yapılması gerektiğini söyledi. Etrafınızdaki insanları onore edin, gurur duysunlar ve bu onların motivasyonunu arttırsın. Ama eleştiri yaparken bunu özel bir ortamda yapın ki kimse rencide olmasın. Eğer birinin içinde kötü bir duygu varsa, o duyguyu o ortamda bırakıp, dışarı çıktığınızda aranızda kalmasını sağlamak gerektiğini öğretti. 

Öfke Kontrolü ve Empati 

Öfke kontrolü çok önemli. Herkes gibi olmayan, duygularını kontrol edemeyen insanlar da var. O yüzden zaman zaman kötü kelimeler çıkabiliyor. Ancak önemli olan, o olumsuz duygu sonrasında empati kurmak ve birbirimize destek olmaktır. Benim için, öfkelendiğimiz bir durumdan sonra, karşımdakinin kalbini kırdıysam, yanına gidip bir şeyler alıp, hatta sadece omzuna dokunarak o anın elektriklerini yumuşatmak bile çok kıymetli. Çünkü sevgi ve destek, her zaman motive eder. 

Gelecekteki kendinize ve sevdiklerinize bir mesaj vermek isteseydiniz, ne söylerdiniz? 

Bunu düşündüğümde tek bir şey söylemek isterdim: Anı Yaşa! 

Anı yaşa, çünkü geriye dönüp baktığımda, o yaşayamamış olduğum anları fark ediyorum. Üniversiteden önce, ben bu hayat görüşüne sahip bir insan değildim. Hep enerjik ve dinamik biriydim, ama aynı zamanda erteleyebilen bir insandım, lise yıllarımda bunu çok iyi hatırlıyorum. Ancak üniversiteye geldiğimde, aslında kendimle ilgili büyük bir aydınlanma yaşadım. O andan sonra zamanın ne kadar değerli olduğunu anlamaya başladım. 

Zamanın Kıymeti 

Zamanı geri alamıyoruz, düşünsenize, ne yaparsanız yapın, dünü tekrar yaşayamazsınız. Sağlığı bir yere kadar satın alabilirsiniz, araba alabilirsiniz, kıyafetler alabilirsiniz, ama zamanı alamazsınız. O yüzden, anı yaşayın. 

Kimseye Rotanızı Değiştirmesine İzin Vermeyin 

Bir başka önemli şey de şudur: Kimseye, hayallerinize giden yolda rota çizmesine izin vermeyin. Herkesin kendi yolculuğu var; bazıları evlenmek ister, çocuk sahibi olmak ister, çocuğunu belli bir şekilde büyütmek isteyebilir. Bazı insanlar kariyer hedefleri koyar, "Şu basamağa kadar gelmeliyim" der. Kimi de bir ev almak ya da araba almak ister. Ne olursa olsun, kimseye hayallerinizin rotasını değiştirmesine izin vermeyin. Çünkü zaman geri alınamaz. Yolda giderken, sizin için doğru olanı seçin, başkalarının size önerdiği şeyleri değil. Örneğin, "BMW alacaktın, hadi Mercedes alalım" ya da "Renault alacaktın, hadi Fiat alalım" gibi şeylere kanmayın. 

Hayatın Tüm Kararları Sizin 

Evet, hayat hatalarla, güzelliklerle, iyiliklerle ve kötülüklerle şekilleniyor, ama bu benim kararlarımdı. Oğuz söyledi diye değil, ben böyle yaptım. İyi ki yapmışım, iyi ki hata yapmışım, iyi ki düşmüşüm, iyi ki kalkmışım, iyi ki o yerlerde okumuşum. Çünkü her şey bana bir şeyler kattı. 

 Sonuç olarak, anı yaşayın ve kimsenin sizi değiştirmesine izin vermeyin...  

Ve sıra geldi fanus sorularına...  

Klavyenizdeki bir tuş gerçek hayatta da çalışsaydı, hangi tuşu seçerdiniz? 

Evet, bu gerçekten güzel bir soru. Benim cevabım Windows tuşu olurdu. Çünkü Windows’a bastığınızda yanına ek tuşlara da basabiliyorsunuz ve bir anda birçok şeyi aynı anda yapabiliyorsunuz. Ben de bir arada bir sürü şeyi halletmeyi seven bir insanım. Windows tuşuna basınca o ekran açıldığında çoklu işlemleri hızlıca yapabilirim. Bu gerçekten çok verimli. Hem de her şey bir arada olduğunda daha keyifli ve kolay oluyor. Çok doğaçlama bir soru ama çok güzel oldu. 

Çocukken ne olmak isterdiniz? 

Çocukken aslında bilgisayar mühendisi olmak isterdim. Tabii o zamanlar yapay zekanın bu kadar gelişeceğini kimse tahmin edemezdi. O yüzden bilgisayar mühendisliği ilgimi çekiyordu. Ama zamanla bu değişti. Paranın peşinden gitmeye başladım, bir anda finansçı olmaya karar verdim. İşte hayat böyle bir şey, farklı yönlere savrulabiliyor. Ama her halükarda çocukken hayal ettiğim bilgisayar mühendisliğiyle de olan bağım devam etti çünkü yine teknoloji ve bilgisayar dünyasına olan ilgim bitmedi. 

Bilgisayarınız dile gelse, son söyledikleri ne olurdu? 

Evet, çok ilginç bir soru! Bilgisayarım dile gelse kesinlikle bana “Artık beni kapatır mısın?” derdi. Çünkü ben bir şey bitmeden, özellikle işlerimi tamamlamadan bilgisayarımı kapamam. Mesela bir sürü mail açarım, onlar alt tarafta beklerken ben sırayla hepsine dönerim. Ama bazen işler biriktiği için bilgisayarımın "kapat beni artık" dediğini hayal ediyorum. Haftada bir defa bilgisayarım kendini restart eder. Yenileri gelir, eski işler kapanır. Bu çok düzenli bir işleyiş. Yani bilgisayarım kesinlikle bir süre sonra bana “Kapat beni, dinlen” derdi. 

İş yerinde sizi en çok güldüren şey ne? 

Aslında iş yerinde beni en çok güldüren şey kendim. Çünkü ben genellikle insanların yüzlerini güldürmek isteyen biriyim. İyi bir motivasyonum var ve insanlara neşelilik katmayı seviyorum. Hem iş ortamında hem de genel olarak insanlara içimden geldiği gibi şakalaşarak takılıyorum. Yeni binaya taşınmamızla birlikte, ofisteki havanın da değiştiğini fark ettim. Herkesin moralini yüksek tutmak, gülümsemelerini sağlamak istiyorum. Yani aslında beni en çok güldüren şey, bana bağlı olan bir durum; kendim. 

Ofiste bir sihirli düğme olsa, ne işe yaramasını isterdiniz? 

İçimden geçenleri söylemek gerekirse, herkesi gülümsetebilmek isterdim. Çünkü, ne kadar pozitif insanlar olsalar da bazen işin yoğunluğuna gömülüyoruz ve insanların kafalarını kaldırıp etrafı görmelerini sağlamak istiyorum. Eğer böyle bir sihirli düğme olsaydı, insanları çalışma modundan çıkarıp anı yaşamaya yönlendirmek isterdim. Herkesin başarılı, çalışkan ve kendine özgü olmasını isterdim ama bir yandan da hepimizin nefes alıp etrafımıza bakmamızı sağlayacak bir an olsun. Bu şekilde, iş dünyasında kaybolmaktansa, hepimizin anı yaşamasını sağlamak çok değerli olurdu. 

Değerli Gülay Hanım'a, vakit ayırıp bizlerle deneyimlerini ve değerli bilgileri paylaştığı için çok teşekkür ederiz. Hasçelik ailesi olarak, katkılarınız ve liderliğinizle daha da güçlendiğimize inanıyoruz.

Hasçelik Hasçelik Hasçelik